değmek — 1. e, er 1) Aralık kalmayıncaya kadar birbirine yaklaşmak, dokunmak, temas etmek Kapıdan bir an birbirimize değerek girdik. Y. Z. Ortaç 2) Ulaşmak, erişmek Mektup elime değmedi. Yaşı on beşine değince... 3) İstenilen yere düşmek, rast gelmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nazar değmek — göz değmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
nazarı değmek — gözü değmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağırlığınca altın değmek — çok değerli olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zahmetine değmek — verilen emeği karşılamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz değmek — uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakışlar dolayısıyla kötü bir duruma düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı göğe ermek (veya değmek) — alay beklenmeyen bir mutluluğa ermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
canına değmek — 1) çok hoşlanmak Bu limonata canıma değdi. 2) ruhu şad olmak Babanın canına değsin … Çağatay Osmanlı Sözlük
başı taşa değmek — ağır bir durum kendisine ders olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli değmek — bir şey yapmaya vakit ve fırsat bulmak Elim değmişken bir açıklamada bulunayım. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü değmek — uğursuzluk, kötülük getirdiğine inanılan kıskanç veya hayran bakışlar dolayısıyla kötü bir duruma düşürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük